Ana içeriğe atla

Nedenleri Olan İnsanın Nedensizliğe Övgüsü

Nedenlerim yoksa bir hiçim. Çünkü hiçbir bir olay, beni nedensiz bir şekilde bir mekânda ve zamanda “var etmiyor”. Nedenlerin, varlık ile alakalı bu somut ilişkisi birçok soruyu da gündeme getiriyor. Nedenler nedir? Nedenlerin nedenleri nedir? Nedenleri nerede bulabilirim? Nedenlerle olan ilişkimi ne belirliyor. Nedenleri bulmak kolay mı zor mu? Benden önce nedenleri bulanlar “onların sürekliliğini nasıl sağladı?” Ve neden, nedenleri konu almak zorunda kaldım? Bu yazının konusu “nedenler” olsun.

 

TDK’ye göre zarf ve felsefsi anlamda neden, “Bir varlığı veya olayı etkileyen, oluşturan, doğuran şey; sebep, illet.” demektir. Bu tanıma göre nedenler olmazsa varlığı olayı etkileyen oluşturan doğuran şeylerde ortadan kalkacaktır. Dikkatle bakarsak doğurmak, oluşturmak ve etkilemek fiileri kullanılmış. Bu da gösteriyor ki bir neden bir olayı baştan sona tek başına da belirleyebilir veya bir parçasını etkileyebilir. O halde bir neden, varlık ve olaya direkt etki etmeyebilir, onu belki daha sonra şekillendirebilecek bir güç olarak ortaya çıkabilir. Nedenler, varlığa ve olaylara belli ölçülerde etki eden bir dizidir. Nedenler ele aldığımız ölçülerde bir konuya veya yere ait olabilir. Nedenler varlığa ve olaylara aitliğimizin temel prensipleridir. Nedenler, onlar olmaksızın hareket edemeyeceğimiz şeylerdir. Eğer bir bitkinin nedeni olmasa, hayvanların en nihayetinde insanların da nedeni olmazdı. Nedenler zincir yapar veya onu kırar. Nedenler konu edilmesi gereken, içinde zoraki sorula bulundursa da üstünde düşünüp tartışıması gereken şeylerdir. Peki nedenlerin nedenleri nedir?

 

Nedenlerin nedenleri çok katmanlı bir sorudur. Düşünen insanın, düşündüğünü idrak etmesi gibi bir aydınlanma yaşatır. Homo Sapiens ile Homo Sapiens Sapiens arasındaki ayrım gibidir, nedenlerin nedenleri. Düşündüğünü idrak eden insan, artık nedenlerin bile nedenini kovalamış, onun peşine düşüp kavramış ve “felsefe yapma kıvamına” gelmiştir. Nedenlerin nedenleri ile olan ilişkiyi anlama felsefi bir soruşturmadır. Neden sorusu “bu neden başıma geldi, bugün neden yağmur yağdı” gibi sorular ile pekişir. Fakat bu olay başıma geldi ama bu nedenin nedeni ne? Bugün yağmur yağdı fakat yağmurun yağma nedeninin nedeni ne? Son soru hızlıca açıklanabilir belki. Yağmurun yağma nedeni, güneş ısısıyla ısınan havanın yükselmesi ve soğuması sonucu oluşmasıdır. Bunun da nedeni “fizik yasaları ile açıklanabilir.” Nedenlerin nedeni bizi aynı zamanda bilim yapmaya da götürebilir. Pozitivist bir gerçekliğe kapı aralamamızı sağlar. Bu olay neden başıma geldi gibi insanı olaylar da nedenin nedenine indiğimizde birçok soru ile karşımıza çıkar. Bu olayı şu yüzden yaşadım çünkü o saatte oradayım, çünkü o saatte o oradaydı, çünkü yıllar önce buradan yol geçirdiler gibi... Nedenlerin nedenlerini açıkmaka bu bakımdan güçtür. Nedenlerin nedenleri birçok şeyden ibaret olabilir ya da daha yalın bir şekilde kendini gösterebilir. Nedenlerin nedenleri kritik bir argümandır. Bir olayın nedeninin nedenini yanlış da yorumlayabiliriz doğru da. Nedenlerin nedeni araştırılması zor meselelerdir. Bu sebeple bugünün konusu sadece nedenler olacak. “Nedenlerin nedenleri” içinde daha çok vakit geçirilmesi gereken bir silsiledir. En önemlisi de önce nedenleri bilmeliyiz, nedenlerin nasıl olduğunu, neylerden oluştuğunu ve neden var olduklarını bilmeliyiz. Peki nedenleri nerede bulabilirim?


Nedenlerin bulunması, varlık ve olayda temsillere dönüşmesi ile süreç içinde gözlemlenerek bulunabilir. İlk başta nedenlerin, doğuran, oluşturan ve etkileyen şeyler olduğunu söylemiştik. Bir şeyi doğuran şeyde onları bulabilirim, oluşturan şeyde bulabilirim veya etkileyen şeylerde nedenleri bulabilirm. Nedenleri bulmak ile alakalı bu bahse bir olayın perspektifinden anlatmak istiyorum. Son zamanlarda beni, yeni bir uğraş alanı içine atan ve orada tutkulu bir şekilde yol almamı sağlayan bitirme çalışmam sebebiyle bir isimle hemhâl olmuş durumdayım. Ortaçağ döneminde yaşamış bir tabip. Bitkiler üzerine eserler kaleme almış ve hümanist. Ona bundan sonra hümanist diyeceğim. Hümanist hakkında birçok biyografi okudum sadece onun tek bir eserini okuyup çalışmaktan ziyade, onun nasıl biri olduğunu da araştırmak istedim. Onun bakış açısı, neden bazı şeylere inanmaktan vazgeçtiği gibi sorulara yanıt bulmuş oldum. Hümanist, bana sadece tek bir neden vermedi başka nedenleri de bulmama yardımcı oldu. Hümanist sayesinde bir öğretmen ile tanışma fırsatı bulacağım, hümanist sayesinde bir dile yatkınlığım ve merakım inanımlaz derecede arttı. Hümanist, sen sadece bitirme çalışması yapmayacaksın sana yeni nedenler hediye ediyorum diye naralar attı. Öleli çok oldu ama onun sesini duyabildim. Hümanist sayesinde saydıklarım dışında birçok nedenler buldum. Şu an bu nedenlerin içindeyim ve içindelik hali beni öyle bir vaziyet ile tanıştırdı ki nedenler hakkında yazmak istedim. Ben, hayatımda önemli bir yere sahip olan nedenimi böyle buldum, bundan sonra nedenim beni nereye götürecek daha neleri doğurup etkileyecek zamanla şahit olacağım ama bir şeyi çok net söyleyebilirim ki, bu nedensizlik buhranımda tutunacak nedenimi bir şekilde bulmak, bu illete nail olmak umudumu az da olsa katlıyor. Nedenlerin bulunması genelde ansızın ve herhangi bir vakadan dolayı gerçekleşir. Onlar aslında bulunmazlar, kendini gösterirler fakat biz yine de bulmuş oluruz, çünkü olay yerindeyizdir. (Nedenleri bulmak kolay mı zor mu ileride gündeme gelecek bir sorudur.) Bu ilişki yeni bir soruyu da gündeme getiriyor. Nedenlerle olan ilişkimi ne belirliyor?


Nedenler ile olan ilişki, bizim olay ile olan ilişkimizden daha farklıdır. Olay pragmatiktir fakat nedenler genelde bizimle ilgili değişen/dönüşen şeylerdir. Bir bitirme çalışması paragmatiktir çünkü onu yapmazsam mezun olamam fakat bitirme çalışmasından dolayı doğan nedenler, rasyonel veya duygusal sebeplerin karışıp anlam denizinde yüzerek insanda “ilişki oluşturacak şekilde” ortaya çıkma hâlleridir. Nedenlerin arasındaki ilişkiler, nedenlerle olan ilişkimizi de belirler. Nedenler ile olan ilişkimiz kurduğumuz dünya ile paralel şekilde mümkün olur. Bu mümkünlük nedenler ile olan ilişkimi de belirliyor. Hümanist’in bana hediye ettiği nedenler “nedenler ile olan ilişkimi belirleyen” unsulardan biriydi. Hümanist bir neden olmasa dahi bir nedenin belirleyici unsuru oldu. Hümansit bir kural koyucu gibi girdi oyuna, şu an bu oyunun içinde nedenleri kovalıyorum. Muhtemeldir ki nedenler ile kurduğum ilişkiyi belirleyen her şey, aynı zamanda onlara karşı tutkulu oluşumda ya yatmakta. Bir şeyi istemeden nasıl yapabilirdik ki, zorla mı? Sanmıyorum, zorla güzel en azından özenli işler çıkacağını. Bu yüzden nedenler ile olan ilişkimiz sağlıklı da olabilir sağlıksız da. Nedenler ile olan ilişkimi belirleyen “şeye” beslediğim duygular ne kadar iyiyse geri kalan her şeyde bir o kadar iyi ve yolunda gider. Nedenler ile olan ilişkimi belirleyen burada sadece Hümanist de olmayacaktı elbette, burada benim de bir payım var. Bu işbirliğini farklı deprartmanlara taşıyarak bir sistem kurduk, nedenlerle olan ilişkim bir ofis kordioruna benzedi. Peki bu kordirda yürüdüğümüzü hayal edelim. Her odada bilmediğimiz bir neden olsun, ya da o nedeni bilelim ama hangi odada olduğumuzu unutmuş olalım. Ve şu soruyu soralım. Nedenleri bulmak kolay mı zor mu?


Nedenlerin bulunmasındaki kolaylık ve zorluklar büyük çoğunlukta nerede bulunduğumuz ile alakalıdır. Farklı bir okul ya da bölümde olsaydım Hümanist ile karşılaşmayacaktım. Bu bile olasılık olarak hesaplaması güç bir şey. Hümanist olmasaydı bazı nedenleri zor bulacağımı söyleyebilirim. Belki Hümanist olmasaydı o öğretmen ile tanışma fırsatı bulmak için daha farklı bir neden bulmak zorunda kalacaktım. Benim için nedenler bulmak da zor bir mesele olduğundan aslında o öğretmen ile hiç tanışmayacaktım. O bilgileri asla öğrenemeyecektim. Bu bahsi kısa tutmak ve istiyorum. Nedenleri bulmak “zordur”. Peki benden önce nedenleri bulanlar “onların sürekliliğini nasıl sağladı?”


Nedenlerin sürekliliğini sağlamak aslında artık nedenin ortadan kalkması ile ilişkilidir. *Nedenlerim yoksa bir hiçim. Çünkü hiçbir bir olay, beni nedensiz bir şekilde bir mekânda ve zamanda “var etmiyor”. Bu ilk başta yazdığım iki cümle bu konuyu özetler niteliktedir. Bir nedenim var ki insanlar ile konuşuyorum, onlarla çalışmalarım hakkında sohbet ediyorum. Biliyorum ki nedenlerim olmasaydı şu an yapayalnızdım. Nedenlerim de olduğu için insanlar yanıma geliyor. Ben nedenlerimi bulmadan insanların yanına gidemiyorum. Nedenlerim bir gladyatörün kılıcı gibidir. Her zaman yanında taşımalıyım. O an nedenim yanımda değilse ortalığı bir sis kaplıyor, ne ben yolumu bulabiliyorum ne de bana nedenlerini verenler, beni görebiliyor. Benden önce nedenlerinin sürekliliğini sağlayan insanlar artık nedeni olmayan kişiler. Nedenini daha önce bulan kişi nedeni artık nedeni olmayan kişidir. Ben, nedenim bir gün ortadak kalkacak mı bilmiyorum. Bir gladyatör gibi kılıçla mı gezeceğim yoksa özgürlüğüme kavuşup başka işler ile ilgilenebilecek miyim bilmiyorum. Bir şey bilinmiyorsa zaman gösterir demektir. Zaman bilgeliktir. Göreceğim, nedenlerim artık bende bulunmaya devam mı edecek, yoksa nedensiz sürekliliğe adım atabilecek miyim. Bu keşmekeşliğin ardından “neden, nedenleri konu almak zorunda kaldım?” bundan bahsetmek istiyorum.


Nedenleri konu almak zorunda kaldım çünkü her şeye bir neden ararken buldum kendimi. Kayboldum aslında. Nedenleri konu almak istedim çünkü bunlar hayatımı etkiliyor. Bir neden bulamadım diye üzüldüğüm çok an oldu. Bir neden bulup zamanımın kalmadığını fark ettiğim anlar da. Nedenleri konu almak zorunda kaldım çünkü bazen onlara çok ihtiyacım oluyor, bulamadığım anlarda nasıl davranmak gerektiğini dahi bilmiyorum ama onları aramaya ya da bende olan nedenlere sıkı sıkı bağlanmaya devam ediyorum. Nedenler var oldukça ara sıra üşümeye devam edeceğim fakat nedensiz, ari dünyanın da bir ihtimal olduğu, belki kapıda kapıda olmasa dahi uzak bir ülkede bulunduğunu bilerek umudumu yitirmemeye özen göstereceğim.


Nedenlerin ve nedensizliklerin dünyası arasındaki savaş bu, Augustinus’un tanrı devleti ve insan devleti arasındaki savaşı gibi… Nedenlerin ve nedensizliklerin savaşında sadece “iyilerin” bulunması bu örnekteki tek ayrım. İyilerin savaşında kazanmanın da kaybetmenin de bir önemi yok. Önemli olan savaşmış olmak. Eninde sonunda nedenleri hiç değilse kurcaladım diyeceğim. Ola ki bir gün bir savaşta nedensiz kaldım, bunu nedenlere teşekkür ederek sonlandıracağım.


Gemini 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ufuksal Koordinat Sistemi ve Parametreleri

Tarihte, gözlemciyi, gökcisimlerini, Güneş'i ve gökadamızı temel alan birçok koordinat sistemi olmuştur. Biz bu yazıda Ufuksal Koordinat Sistemini tanıyacağız. 

Strabon ve Yanık Ülke

Coğrafyacı Strabon'un Gözünden Manisa Kula

DeepSeek: Yapay Zeka Modellerinin Yeni Gözdesi

DeepSeek nedir? Rakibi ChatGPT İle Kısa Bir Karşılaştırılması