Söylemek istediklerim söylenmiş sayılsalardı, onları hâlâ söylemek ister miydim? Ya da problemi temellendirelim: Söylemek zorunda mıyım? Bana söz söyleten her şey bana temas etmiş oldular çoktan. Zihnimin en ücra köşesinde yankılanan her cümle bir niyetle beliriverdi. Bunların seslenilmesi lazımdı.
Halbuki konuşacak çok şeyi olan insan neye benzerdi? Belki buna. Sessiz bir kalabalığa. İçsel bir merdivenin dışarıda tek basamak olarak gözükmesine. Konuşacak çok şeyi olan insan, aslında doğal olarak her insana benzer. Herkesin konuşacak çok şeyi vardır. Bunları söylemek zorunda olduğunu fark edenlere mutsuz insanlar diyebiliriz. Söylemek istemeyenler ise onlar bir hiçtir. Karanlığa gömülmüş sözcük öbekleri beslerler içlerinde. Onları görmek için gözlerinizi kullanmak bile lafügüzaftır.
Söylemek istediklerimizin toplamı, söylediklerimizden her zaman kat be kat fazladır. İnsan neyi söylemek istemez? En sevdiği rengi mi, en sevdiği müziği mi yoksa yolda karşılaştığı eski bir tanıdığa bir selamı mı? Ona “söyleme” diyen nedir? Konuşmasında parametreleri yeniden inşa edip düzenleyen yapı bu duygusal çerçeve içinde ne tür imalarda bulunur, imalarımız nerededir? Mimiklerimizde mi, jestlerimizde mi? İmalarım eğer gözüküyorsa, karşıdaki bunu görebilecek mi?
Söylemeye yeltenmek istediklerimi duyurmak bu kadar zorsa, neyi söylemek kolaydır ki diğerlerinden ayrışarak bize yük olmamayı başarmışlardır? Söylüyorum çünkü bu sözün duyulması şart. Söylüyorum çünkü bu senin iyiliğin için. Söylüyorum çünkü seninle konuşmak istiyorum. Benimle neden konuşmak istiyorsun? Seninle konuşmama, sana söz söylememe ne engel? Hiçbir şey. Söylüyorum çünkü sana karşı bende bazı cümleler var.
Kelimeler birleşerek sıradağları oluşturdu. Her dağ arası bir iniş bir çıkış mevcut. Ben bu mevcutların içinde sözlerimi ulaştırmaktayım. Söylemeyi daha da kolaylaştıran nesneleri arama gayretindeyim. Düşünüyorum, acaba bir tiyatro oyunu mu, bir müzik mi kolaylaştırır? Ya da bir masada sakince oturup dil oyunları mı oynamakla? İnsan düşünmeden edemiyor. Söyleyeceğiz söylemesine de konu ne?
Söylemlerin aralarında belli bağlar oluşur. O bağların ilmek ilmek işlenerek konu yığınları oluşturması sözün çıkış noktalarını oluşturur. Sözüm var çünkü konum var, konum var çünkü sözüm de var. Bugün hava güzelmiş, bunu söylemek istiyorum. Yarın bir ödev sebebiyle kütüphaneye gideceğim, bunu söylemek istiyorum. Bir yıl içinde yeni bir dil öğreneceğim, bunu söylemek istiyorum. Bir alan belirleyip bunun üzerinde çalışmak istiyorum, bunu söylemek istiyorum. Elime kahvemi alıp kitap okumak istiyorum, bunu söylemek istiyorum.
Söylemek istemediklerimi de söylemek istiyorum. Bunun nasıl mümkün olacağı hakkında bir fikrim olmamasına rağmen istiyorum. Söylemenin, bir yerde var olup düşünceleri ifade etmenin aracı neyse onu bir amaç haline getirip hayatımın tekdüze bir parçası haline gelmesini istiyorum. Söylemek istiyorum çünkü vakit çok az. İnsan söylemeden edemez, bu bir gerekliliktir. Söylememek istediklerimi de söylemeyi istediğimi söylemem, bu daha da gerekliliktir.
Bana da bazı şeyler söyleniyor yirmi iki yıldır. Dinliyorum, anlamaya çalışıyorum ve söyleyebileceksem bir şey buna hazırlanıyorum. Bu rol dağılımında artık başkasını hazırlamak istiyorum. Söylemek istiyorum, hazırlanmanız gerek. Söylemek istediğim her an bir duvarı yıkıp geleceğimi de bilmenizi istiyorum. Söz duvarlarını aşıp söylemek istediklerim ile bir bütün olacağım. Kapsadığım her konu, sözlerim ile neşet eden beyinlerde bir anlam denizi oluşturacak.
Söylemek istediklerimi bulacağım, söylemek istemediklerimi de. Hepsi bir arada durup zihinlere doğru süzülmeyi bekleyecekler. Söylemek istiyorum, söylemek çok güzel.
Yorumlar
Yorum Gönder